Hiç hikaye, roman CD si (kaseti) dinlediniz mi?
Evet dinledimm
Hayır hiç dinlemedim.
Küçükken dinlemişim ama hatırlamıyorum.
 
  
 
 
   
Müzik / Besteciler
Georges Bizet

 

Georges Bizet 25 Ekim 1838 yılında Paris yakınlarındaki Monmartre'da orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Anne Alimee Bizet amatör bir piyanist olduğundan oğlundaki müzik tutku ve becerisini fark etmekte gecikmedi. Bizet okuma yazmadan önce notaları öğrendiğinde henüz dört yaşındaydı. Baba Alophe Bizet şan öğretmenliğinin yanı sıra, peruka imal ediyordu. Küçük Bizet' in müzikal bilgisi anne ve babasının yoğun çalışmaları sonucunda hızla ilerledi. Ama o müziğin yanısıra edebiyatla da yakından ilgileniyordu. Öyle ki, sonunda annesi müziğe ilgisini kaybetmesinden korktuğu için edebiyat kitaplarını saklamaya başladı.

Ailesinin müzik konusundaki ısrarlı tutumları sonucunda 1948 yılının 9 Ekiminde küçük Bizet Paris Konservatuarı'na kabul edildi. Daha ilk aylarda piyano dalında göz kamaştıran müthiş yeteneğini sergileyerek ilk ödüllerini kazandı. Artık bütün tecrübeli öğretmenler ona ders verebilmek için adeta yarışır hale gelmişlerdi. Bu yarış öylesine kıyasıya olu­yordu ki, Fransız operasının en ünlü bestecilerinden Charles Gounod sırf ona ders verebilmek için emekli olmaktan  vazgeçti.

Konservatuarda okuduğu yıllarda Marmontel'den piyano, Benois'den org, Zimmermann'dan armoni ve Halevy'den kompozisyon dersleri aldı. Konservatuardan 1852 yılında piyano, 1855 yılında da org ve füg dallarından birincilikle mezun olduğunda 17 yaşındaydı. Bizet kısa zamanda gelen bu büyük başarının sonucunda da genç bestecilerin adının duyulmasında önemli payı olan Büyük Roma Ödülü'nü kazandı. 1857 yılında, Offenbach'ın " Mucize Doktor "adlı eserinin operet olarak bestelenmesi için açılan yarışmanın birinciliğini Lecoq' la paylaştı. Onu parlak bir gelecek bekliyordu artık.

Bizet gerçekten sağlam iradeli bir yapıya sahipti. Roma'ya gitmek için çıktığı yolculukta, kışın en sert günlerinde Fransa-İtalya sınırında bulunan tepeleri yürüyerek aştı, hem de ayağında kar botları olmadan... 1858' in Ocak ayında Roma'ya vardığında, artık 19 yaşında genç bir delikanlıydı ve sonu belli olmayan başdöndürücü bir hayata adımını atıyordu.

Genç Bizet oldukça popüler biri olmuştu. Gerçi öyle yakışıklı sayılmazdı; bebeği andıran parlak cildi, kumral saçları ve ince çerçeveli gözlükleriyle kendine özgü bir insandı. Ama espri yeteneği öylesine güçlüydü ki, tanıştığı herkesi kendine hayran bırakıyordu. Bir keresinde maskeli baloya bebek kılığında katılmıştı. Aslında insanların hayran olduğu sadece ince esprileri değil, kusursuz piyano çalışıydı da... Dönemin bütün büyük bestecileri bu yeteneği ayakta alkışlıyordu. Alkışlayanlar arasında büyük besteci ve piyanist Franz Liszt de vardı. Roma'da bulunduğu yıllar içerisinde de bazen olmadık işler yapıyordu, dini eserler için açılan yarışmaya bir komik-operayla katıldı. Sonuç olarak yarışmadan derhal çıkarıldı. Bizet hayatında hep yaşayacağı talihsiz olaylar dizisine, ilk olarak 1859 yılında rastladı. Tatilde olduğu dönemde kronik boğaz enfeksiyonuna yakalandı. Şanssızlık o ki, ona bakan hastabakıcı da hastaydı.

Bu enfeksiyon Bizet'nin yakasını hiç bırakmayacak ve sonunda ölümüne neden olacaktı.

Hastalıktan biraz olsun kurtulan Bizet 1860 yılında Paris'e döndüğünde, kendisini piyanistten çok besteci olarak görüyordu. Bu öz güveninin yıkılması uzun sürmedi, ertesi yıl ona her zaman destek veren, yazdığı her eseri kıyasıya eleştirip olgunlaştıran annesi öldü. Bu onun hayatında aldığı en büyük darbe oldu. Annesinin ölümünden sonra Bizet teselliyi evin hizmetçisi olan Maria'da buldu.

Roma Ödülü'nden gelen para da o sıralar suyunu çekmeye başladı. Bunun üzerine özel dersler vermeye, eğlence amaçlı, sanatsal değeri olmayan besteler yapmaya ve bunları yayınevlerine satmaya koyuldu. Para kazanabilmek için günde 16 saat çalışıyordu. Bütün bu can sıkıcı programların arasında, kendine ayırdığı gerçek beste çalışma zamanı da ondan beklenen düzeye ulaşmasını engelliyordu. 

6 yıl boyunca çalışmalarına devam etti. Bazen, bütün yazdıklarını bir kenara atıyor, herşeyden vazgeçiyor, daha sonra içindeki ateşi yeniden canlandırarak çalışmaya dönüyordu. Sonunda bu çalışmalar meyvesini verdi. İlk operası olan "inci Avcıları” tamamlandı ve gösterimi oldukça başarılı geçti. Ama acımasız eleştirmenler operayı yerden yere vurunca, gösterinin başarısına gölge düştü. 1866 yılında Bizet hayatı boyunca görebileceği tek başarıya ulaştı.

"Perthli Güzel Kız" adlı operasının ilk seslendiriminden sonra hem halk, hem de eleştirmenler oyunu beğendiler.

"Perthli Genç Kız" adlı operanın gösterim anlaşması Bizet için oldukça karlıydı.

Anlaşmaya göre, Bizet ilk gösterimden 3000 frank, ayın otuzunda 1500 frank ve eğer 3 yıl içinde 120 gösterime ulaşırsa 16 bin frank alacaklı. Bugün ilk gösterimden bu yana neredeyse 130 yıl geçmesine rağmen, opera henüz 120 gösterime ulaşamamıştır.

Bizet para kazandıkça, yeni yarışmalara giriyordu. Ama ne yarışmalar, ne de jüri Bizet'nin eserlerini beğeniyordu. Sonuçta, Bizet'de yarışmalar yüzünden yarışma fobisi başgösterdi. Yayıncısına gönderdiği mektupların birinde şöyle yazıyordu: "Tekrar tekrar reddediliyorum. Bu benim için eserlerime karşı yapılan bir sabotaj... Etrafımda bir uğursuzluk dolaşıyor, ama ne olduğunu anlayamıyorum."

Bizet'yi sevmeyen yalnızca yarışmalar değildi. Sağlığı da iyiye doğru gitmiyordu. Kalbinden rahatsızlığı vardı, eklemleri romatizma olmaya yatkındı, üstüne üstlük bir de ağır çalışma temposu buna eklenince, Bizet'nin sağlığı asla düzelmeyecek biçimde kötüleşmekteydi. Belki de hayatının en güzel günleri sayılabilecek o günleri babasının Paris dışında satın aldığı yazlıkta geçirmeye başlamıştı.

Burada komşuları olan Chabrillian'la büyük bir gönül ilişkisine girdi. Bu ilişkinin sonucu bilinmese de Chabrillian ileride Bizet'yi dünyaya tanıtacak olan "Carmen" karakterinin oluşmasında büyük rol oynayacaktı.

Bizet 1867 yılında eski müzik ögretmeninin 18 yaşındaki kızı Genevieve Halevy ile evlenmek istedi. Genç kızın ailesini zorla ikna etmiş olsa da evlenmelerine bir hafta kala Genevieve'in ailesi nişanı bozdu. Ancak iki yıl sonra kız tarafı evliliği kabul etti. İki genç 3 haziran 1869 yılında evlendiler.

Bizet girdiği yarışmalarda başarısız olmaktan ölesiye korkuyordu. 1868 yılında, Paris Dünya Sergisi için açılan müzik yarışmasına katıldığında sırf bu yüzden Gaston de Betsi takma adını kullandı.

Bizet ailesinin mutluluğu bu kez yeni bir darbe yedi. Bu ne bir yarışmada kaybetmenin, ne de seslendirilemeyen eserlerin üzüntüsüydü... Darbe Prus­ya'dan gelmişti. O yıl patlak veren Fransa-Prusya savaşı yüzünden bütün sanatçılar birer ikişer Paris' i terk etmeye başlamışlardı. Bizet Paris' te kalarak Ulusal Muhafızlar' a katıldı ve savaşı tam ortasında yaşadı.

Günler ilerledi ve Bizet çifti savaşın etkilerini biraz olsun hafifletmek için Bordeaux'ya doğru yola çıktılar. Ancak aşırı baskı ve olayların acımasız yüzü Genevieve'in ruhsal dengesini bozmuştu, hafızasında bulanıklaşmalar başlamıştı ve bir anda sinir krizleri geçiriyordu.

1871 yılında " Çocuk Oyunu " adlı süiti tamamladı. Bizet operaları üzerinde dolaşan uğursuzluğu kırmaya çalışıyordu. 1872 yılında " Cemile / Djamilla " operasını sahneye koydu. Başarısızlık onu yine yenmişti ve opera is­tenen ilgiyi görmedi. Soluk almadan sür­dürdüğü çalışmaları sonucunda Alphons Daudet' nin oyunu için yazdığı " Arles'lı Kız "  sahne müziği 1 Ekim 1872 yılında sahneye kondu. Başarısız eserlere yeni bir halka eklemenin dışında bu eser , Bizet' ye değişik bir başarı da kazandırdı. Bestesinden aldığı bölümlerle yeniden bestelediği süit 10 kasım 1872' de çalındığında, beklenmedik bir başarı kazandı. Böylece Bizet' nin günümüzde en sevilen eserlerinden olan  " L 'Arlesienne Süitleri "  doğmuş oldu.

Bizet bu arada daha önce yazdığı eserleri gözden geçirmeye başlamıştı. Kimi operaları sahnelenememiş , kimileri ise sahnelendikten kısa bir süre sonra gösterimden kaldırılmıştı. Yeniden düzenlediği "Don Rodrigue" operasından oldukça ümitliydi, ama bu sefer operayı eleştirmenler değil, opera binasında çıkan yangın gösterimden kaldırmıştı.

1873 yılına küçük iniş ve çıkışlarla giren Bizet’ nin hayatında iki önemli sorun vardı. Birincisi "Carmen" operası, ikincisi ise hasta olduğu dönemden bu yana peşini hiç bırakmayan kronik boğaz enfeksiyonu ve romatizması...

Ünlü yazar Merimee' nin 1830 yılında İspanya' ya yaptığı uzun inceleme gezisinin ardından 1845 yılında bir dergide yayınladığı "Carmen" romanı, Bizet' yi derinden etkilemişti.

Uzun zamandır aradığı eseri bulan Bizet, İspanya' yı hiç görmemiş olmasına rağmen, İberia folklorunu incelemeye başladı. Partisyonun yazılması bittikten sonra eserini yanan opera binasının yetkililerine incelenmesi için teslim etmiş ancak konusu nedeniyle oldukça sert tepkiler almıştı. Yöneticilerin tepkileri yetmiyormuş gibi, tamir edilen opera salonu yüzünden provalar yeterince iyi gitmiyordu. Sonunda tahmin edilenden çok sonra, 3 Mart 1875 tarihinde "Carmen" in prömiyeri gerçekleşti. Ama dönemi için böylesine sert bir oyuna ne eleştirmenler, ne de halk hazırdı. Gelen eleştiriler hak etmediği kadar acımasızdı. Yine de Bizet' ye operanın temsilinden bir gün önce “Legion d'honneur” ün şövalye ödülü verildi. Almış olduğu bu nişan belki de onun muhteşem eseri "Carmen" in hayatını kurtarıyor ve konu olarak tepkiler alan gösteriler sırasında seyirci toplayamayan opera, yıl sonuna kadar gösterimde tutuluyordu.

Bu arada Bizet' nin sağlığı iyice ilerlemişti. Boğazındaki enfeksiyon onu nefessiz bırakıyor, yazlıklarda kaldığı dönemde Seine Nehri' nde yüzmesi romatizmasını çılgına çeviriyordu. Bizet adeta intihar ediyordu, yaptığı akıl almaz hareket ve yoğun duygusal baskıya hasta olan kalbi daha fazla dayanamayıp arka arkaya gelen iki kalp krizi sonucunda hayata gözlerini kapadığında tarih, 6. evlilik yıldönümü ve toplam 37 kez oynanacak olan ”Carmen" operasının 31. gösterim günü olan 3 Haziran 1875’di.

Hayatı küçük başarıların sevinçi ve büyük başarısızlıklarla dolu geçen Bizet’e kader son oyununu da oynamış iş yapmaz denilen “Carmen” operası ölümünden hemen sonra tüm dünya sahnelerinin vazgeçilmez operası haline gelmiştir.

Bizet kendi yarattığı altın kaplı gelecekte hiçbir zaman mutlu olamadı. Tanrı' nın hediyesi olan dehası belki de onun lanetli hediyesiydi.